24 Eylül 2009 Perşembe

Rakamların Ötesi


Futbol tartışmalarının gözde konuları, her zaman 1'den 10'a kadar rakamların uçuştuğu konulardır. Hatırlıyorum; 90'ların başında hem GS hem de tüm Türk ligi 3-5-2'ye geçiş yapmıştı. Dünya 3-5-2 ile sallanıyordu ve 4-4-2 çağ dışı kabul edilmişti. Ta ki 98 dünya kupasında Fransa 4'lü savunmayla şampiyon olana kadar ülkemizde 4'lü savunma hep kötülenmişti. Aslında 94'te Brezilya da 4'lüyle şampiyon olmuştu ancak, dünyayı hep düşük bağlantıda Battlenet'ten Starcraft oynayan bir çocuk gibi bir kaç frame geriden izlediğimiz için 94'ü görmemiz 98 Fransa'sında oldu, onu da ilk gören Fatih Terim'di ancak hepimiz Popescu gibi dünyanın en iyi liberolarından birine sahip olup niye onu 4'lü savunmada oynatıyor diye kızmıştık ki bunların içinde ben de vardım. Neyse, imparatore aslında o zaman bizden ders almayacağını bize ders vereceğini söylememişti ama dersi 2 sene sonra Kopenhag'da çok net verdi. Peki bu rakamsal saçmalığın altında ne yatıyor, "ha 4 ha 3 kardeşim lagaluga yapma" demek daha mantıklı aslında. Gerçekten de ordaki problem rakamsal değil alansal. Yani defansta 2 kişi rakiplerin peşinde koşup afallaya dursun libero denen zat, sakin sakin beyni mavi ekran veren stoperlerin arasından geçen top veya rakip oyuncuyu direkt kucağında buluyordu. Ama orta sahadan fırlayan o kadar çok gol atmaya meyilli kamikaze vardı ki artık 3'lü savunma ve eskinin büyük efendisi libero, 2. dünya savaşındaki drednotlar gibi yenilik karşısında çöktüler. Peki yenilik neydi? 4'lü müydü ? Şekilsel olarak bakarsak 4'lü ama felsefi olarak bakarsak rakibi bekleyişle ilgili. 4'lüde kimse adam peşinde koşmuyor herkes libero, böylece karşıdan akın akın gelen orta saha oyuncularını daha sakin ve aklı başında bir grup defans oyuncusu beklemiş oluyor. Tabi bu alan savunması, nereye kadar alan? nereye kadar adam adama? Bu kadar mikro managment'a giremeyeceğim çünkü bilmiyorum, ama alan savunmasında bir yere kadar, belli bir noktadan sonra adama direkt baskı uygulanıyor.

Peki 4'lü savunmaya geçişin tek sebebi orta sahanın derinliklerinden kopup gelen bu delikanlı topçular mı ? Hayır bir avantaj ve asıl oyunun geneline etki eden faktör de top rakipteyken 4 savunmacı, top sendeyken 2 savunmacı bırakabilmen ve kanatlarda hücumdayken 2 kişi fazla olman. 3-5-2'ye getirilen en büyük eleştirilerden biriyse 5'li orta sahanın kanatlarında oynayan topçulara aşırı yük binmesiydi ve dünya çapında bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar nadir insanın hem savunma hem de ofans yapabilecek fizyolojiye ve teknik yeterliliğe sahip olmasından dolayı bu kanat formasyonunun hep aksadığıydı ki son derece haklı bir eleştiriydi bu.

Ancak yaklaşık 15 senedir tabulaşan 4'lü savunma eleştirilmeyi hak etmiyor mu artık? Özellikle rakiplerine karşı çok üstün kadrolar kuran ve çoğu maçlarında karşılarındaki rakiplerin kapanarak oynadığı zengin klüpler niye 4'lü savunmayla oynasın? Eminim diyeceksinizki ''kardeşim onlar topa sahipken savunmada 2 kişi bırakıyorlar ve bekler hucuma çıkıyor'' ama bu çoğu takım için koca bir yalan arkadaşlar. Aynı 3-5-2 için geçerli olan kanat oyuncuları eleştirisi 4'lü savunma içinde geçerli. Mesela İbrahim Kaş,İ. Toraman veya Hakan Balta gibi oyuncuların top kendi takımlarındayken hücuma katkıları son derece sınırlı hatta yok. O zaman bu tip beklere sahip takımlar neden 4'lü savunmada ısrar ediyor? 3'lüye dönmek çok daha mantıklı. Bu görüşe karşı çıkacak olanlar adam adama savunmaya dönülmesi gerektiğini söylediğimi sanmasınlar. Dediğim gibi şekilsel olarak fark 4'lü ama asıl fark felsefiydi. Yani dünyada 3 kişiyle alan yapılamaz diye bir kural yok. Zaten topa çoğunlukla sahip olması gereken ve maçı kazanmak zorunda olan senin takımın, çok fazla savunmaya da ihtiyacın yok. O zaman ön libero diye tabir edilen bence defansif ortasaha oyuncusu olan yada fm'cilerin anladığı şekilde dmc oynayan arkadaşlarımızı defansın göbeğine koyar yanına da bildiğimiz stoperleri koyarsak top rakipteyken 3 kişiyle alan yapar, top bizdeyken 2 kişiyle savunmada kalırız. Bu uygulanan bir taktik zaten ancak maçın 60. dakikasından sonra oyunu değiştirmek için kullanılıyor ve çoğu zaman da takım disiplinin kopmasına sebep oluyor çünkü takım bu şekilde oynamaya alışmamış.

Yani aslında olay niceliksel değil niteliksel. Mustafa Denizli'nin bir raportajında şunu dediğini hatırlıyorum :''zaten günümüzde futbol 30 metrelik bir alana sıkıştırılmaya çalışılıyor bu kadar dar bir alanda 4-4-2 veya 3-5-2 oynamanın bir farkı kalmaz''. Şahsen kesinlikle katılıyorum ve Beşiktaş taraftarının Mustafa Denizli ne yapmaya çalışıyor diye kafa patlatırken bu lafını hatırlamalarında fayda olacağını düşünüyorum. Tabi şu an Beşiktaş 30 metrede oynayamıyor o ayrı.Rakamlar o kadar yalan şeyler ki futbol için sadece laf salatası yapmamızı sağlıyorlar. Asıl gerçek futbolun nasıl oynanması gerektiği çünkü her 20 senede bir futbolun genel formasyonu ve felsefesi değişiyor. Şimdinin tartışılmaz formasyonu ve oyun felsefesi 10 sene sonra çağ dışı kalıyor. Tıpkı ddr-ram sd-ram örneğinde olduğu gibi.

0 yorum:

Yorum Gönder