2009-2010 sezonun altıncı hafta maçlarından birisi de Beşiktaş - Kayserispor maçı idi. Beşiktaş yenildi ve İnönü'de aranan gol sesi yine çıkmadı. Ancak maç sonrasında farklı sesler, homurdanmalar duymamazlıktan gelinecek kadar kısık sesle ifade edilmedi. Önce, uzun süredir sessiz kalan taraftar, yaptığı sert tezahüratlarla, maçtan sonra da Beşiktaş Asbaşkanı Levent Erdoğan verdiği demeçlerle yönetimi ve futbol takımını çok sert bir biçimde eleştirdiler.
Asbaşkan Levent Erdoğan'ın sözlerini dinlerken hakikaten şaşırdım. Maç sonrasında bir anlık öfkeyle söylenmiş sözlere benziyordu bunlar, fakat söylediklerinin içeriği hiç de bir maçlık gibi durmuyordu. Özellikle 2008 - 2009 sezonunda kazanılan şampiyonluğun taraftarın ve Bjk destekçilerinin dualarıyla kazanıldığına dair olan açıklaması hiç profesyonelce değildi. Bu açıklama ile takıma olan güveninin, değil bu sene, geçen sene de tam olmadığı sonucunu çıkarabiliriz. Fakat bu sefer de söylediklerinde bir tutarlılık sorunu hasıl oluyor. Çünkü Kayserispor maçı öncesi Manchester United ile oynanan Şampiyonlar Ligi mücadelesinden sonra, Beşiktaş'ın Manu'yu adeta sahadan sildiğine, golü de şanssız bir şekilde Beşiktaş'ın ikram ettiğine dayanan sözleri, yeni tutumuyla tezat oluştuyordu.
Bundan sonraki süreçte Levent Erdoğan'ın yaptığı yeni açıklamaları takip ettim. Ortam biraz soğuduktan sonra sözlerine çeşitli açıklamalar getirip, biraz geri adım attığını gördüm. Geçmiş açıklamalarının maçın sıcaklığıyla alakalı olduğunu söylüyor ve durumu düzeltmeye çalışıyor. Ama bahsettiği bir durum var ki asıl vehametin burada yattığına inanıyorum: "İşler iyi giderken konuşsan o zaman da 'tekere çomak sokmuş' oluyorsun" diyor ve eleştirilerinin zamansızlığdan şikayet edenlere kendini böyle savunuyor. Bahsettiğim gibi asıl sorun da burada yatıyor zaten. Yani kalıcı çözümler yaratmak, henüz işler tersine dönmemişken önlemler almak ve oluşan gedikleri kapamak için kral çıplak demenin zorunlu olduğu gerçeği... Eğer asbaşkanlar, yönetim kurulu üyeleri veya yönetimde söz sahibi öteki bireyler bunu yapmıyorlarsa, neden o mevkilerde bulunuyorlar? İşler iyi giderken, yönetim erkini pohpohlamak ama ibre terse dönünce aksi yönde tavır almak herkesin takınabileceği bir tutum zaten. Eğer sizler kral çıplak demekten doğacak sonuçları göğüsleyemiyorsanız, bunu kimin yapmasını bekliyorsunuz?
Beşiktaş Futbol klübünün gücü, kapasitesi geçen seneden de belliydi zaten. Türkiye liginde, işler istediği gibi giderse başarı sağlayabilecek - ki güvenle arkasında durulamaz bir fikirdir - ama Avrupa'da bu başarıyı sürdürmesi için çok daha kaliteli futbolculara ve vizyona sahip olması gereken bir takım vardı ortada. Otoriteler bas bas bağırıyordu. Medya bunu konuşuyordu. Şampiyonluğun kimseyi yanıltmaması gerektiği tartışılıyordu. Bunu görmek için kalantor eski futbolcu, eski yönetici, eski hakem vs olmanıza da gerek yok, zira Avrupa ve Türkiye liglerini az çok takip ediyorsanız, neyin ne olacağını apaçık görebiliyorsunuz zaten. Fakat nedense futbol yönetimlerindeki kişiler bunu göremiyorlar, göremiyor olduklarını kabul etseler de işi görebilecek ehillerine bırakmıyorlar ve bırakmayıp takımlarına bilerek yada bilmeyerek zarar veriyorlar.
Hal böyle olunca kişi bazlı imparatorluklar doğuyor ve senelerce belli başlı isimleri spor yönetimlerinde seyrediyoruz. Hele bir de klüp maddi bağımlılık içinde ise iş, içinden çıkılamaz bir hal alıyor çünkü en büyük sorunlardan biri, belki de en büyüğü olan parasal borç sorununu halledebilecek, üstlenebilecek ortada sadece kişiler var çünkü borç stoğu kontrol edilebilir seviyelerin üstünde.
Bugün gördüğüm ve okuduğum haberlerde Yıldırım Demirören'in geçmişte çıkan söylentilerin aksine ocak ayında yapılacak seçimlerde yeniden aday olacağı ve pes etmediği yazıyor. Yeni bir vizyon ve kadro ile seçmenlerin karşısında yer alacağı da ekleniyor. Üstelik kendisine yönelik bunca tepki ve istifa çağrılarına rağmen... Peki ne değişecek ki? Yeni bir kadronun faydalarına zaten inanmıyorum ama yeni bir vizyon ne demektir? Nasıl oluşturulur? Bu konuda çağdaş sportif fikirler var mı? Geçmişten bugüne ne değişti ki bundan sonra da değişebileceğine inanmamız bizlerden bekleniyor? Bozuk bir musluğu parlatıp yeniden yerine takmaktan ne farkı olacak bu işin?
0 yorum:
Yorum Gönder