23 Kasım 2009 Pazartesi

Cemal Nalga Vakası


Türkiye basketbol liginde, oluşum şekli açısından emsalsiz bir hadise yaşandı geçtiğimiz günlerde. Emsalsiz olması sebebiyle de olayın, başrol oyuncusu olan Cemal Nalga ile özdeşleşmesi çok normal gözüküyor.


Olay neydi hatırlamak istediğimizde şöyle bir açıklama yapabiliriz:

Galatasaray Cafe Crown Basketbol Takımı, cezalı olmasına rağmen Cemal Nalga adlı oyuncusunu, oynanan hazırlık maçlarında, başka bir isim ve forma ile -aynı takımdan arkadaşı olan Tufan Ersöz- oynatmıştı. Olayın ortaya çıkmasıyla büyük bir kargaşa ve şok yaşanmış ve basketbol federasyonunun nasıl bir ceza silsilesi ile olaya müdahale edeceği merak konusu olmuştu. Çünkü Türk spor tarihinde böylesi bir skandala henüz rastlanmamıştı ve dolayısıyla cezaların belirlenmesi, belli bir süreç istiyordu. Geçtiğimiz günlerde cezalar açıklandı ve olaya karışan isimler çeşitli cezalara çarptırıldılar.

Olayın baş sorumluları olarak ortada bulunan kişilere belirli men ve para cezaları verildi. Kişiler bazındaki bu cezalar tatminkar gözükse de Galatasaray basketbol takımına verilen ceza ise bir tartışmayı başlattı. Ligden düşürülmesi öngörülürken, Galatasaray, Nalga'nın oynadığı tüm maçlarda hükmen yenik sayıldı ve ayrıca beş puanı da ceza olarak silindi. Aslında tartışma da bu noktada başlıyor. Bu cezalarla Galataray'ın ligde tutunması zaten zor gözükmekte ancak düşürülmemesinin altında federasyonun cesaretsizliğinin yattığını söylemek de yersiz olmaz. Çünkü yapılan onca sponsorluk anlaşması, oyuncuların sözleşme içerikleri ve benzer hususların Galatasaray'ın ligden düşürülmesi halinde başını ciddi anlamda ağrıtacağı aşikardı.

Bütün bu soru işaretleri ve tartışmalar sürerken işin geri planında göze çarpan ve bunca skandal arasında biraz da haklı olarak kafamızı fazla kurcalamayan bir konu var ki, özellikle tartışmaya açıktır; Cemal Nalga, yine bir hazırlık maçında rakip takım oyuncusuna attığı yumruk sonucu beş maç cezaya çarptırılmıştır. İşin garip noktası ise bu beş maçlık cezanın hazırlık maçları ile eritilebilir olmasıdır. Oysa maçlardan men cezası, hele ki böylesi şiddet içeren, kavga benzeri vakalarda özellikle resmi maçlar için veriliyor. Fakat bu durumda cezalı oyuncularınızı hazırlık-dostluk maçlarında oynatarak cezalarını yok etme şansını elde etmiş oluyorsunuz. Yani haliyle cezadan çok, "dostlar alışverişte görsün" mantığı ile karşı karşıyayız. Yeni gelişen olayları bir kenara bırakırsak, sadece bu saçma ceza sistemini irdelediğimizde dahi, basketbol ligimizin temizliği ve adilliği için daha fırınlarca ekmek yenmesi gerektiği gerçeği göz ardı edilemez.

İşin akla hayale sığmayan kısmı ise, bu toleranslı ceza sistemine rağmen Galatasaray teknik heyetinin, cesareti, saflığı (hakaret içermeden kullanılabilecek bir kelime olduğu için), yüzsüzlüğü, artniyeti... Her nasıl adlandırıyorsanız adlandırın...
Değil Cemal Nalga, Jamal Mashburn bile olsa, bu tutum affedilmesi imkansız bir tutumdur. Özrü yoktur. Galatasaray eski teknik heyeti gibi, bahane belirtirken çok klasik bir taktiğe başvurup "herşeyi ülkemiz için yaptık" klişesi ile işin içinden sıyrılmaya çalışılsa bile...


2 Kasım 2009 Pazartesi

Hidayet Türkoğlu transferi ve ‘’Avrupa Basketbol’u’’ üzerine;

Bu sene medyada bolca yer alan Hidayet Türkoğlu transferinin Hidayet ve Toronto için fayda ve zararlarından bahsederek, Nba’ de yaygınlaşmaya başlayan sözüm ona Avrupa basketbolunu inceleyelim;

Tabi ki profesyonel bir sporcu, kariyerinin basit bir hata ile oluşacak sakatlıklarla biteceğini düşünerek transfer döneminde alacağı ücrete göre seçim yapmalıdır. Lakin Toronto’nun yapısı ve yapılan transferlerden sonra Orlando’nun durumu göz önünde bulundurulduğunda, Orlando’da kalmasının kariyeri için daha iyi olacağını düşünmekteyim. Toronto’nun yapısının Avrupa basketi model alınarak kurulduğu sürekli tekrarlanmakta. Lakin oyuncuların yeteneklerine bakıldığında savunma, rebound ve dış atış yüzdeleri ‘’Avrupa basketboluna’’ çok uzak. Demin seyrettiğim Orlando-Toronto maçında 125 sayı yedi Toronto ki Avrupa’da 125 sayı yiyerek önemli yerlere gelmek mümkün değildir. Tek maç için konuşmamak daha doğru olacaktır, Toronto ortalama yüzün üstünde sayı yediği bir sezonu bitirip, yine yüzün üzerinde yediği yeni bir sezona başladı! Bu yüzden, maçı seyrederken son dakikalarda Toronto’nun geri dönüş çabaları seyircileri heyecanlandırırken, beni düşündürdü. ‘’Avrupa Basketbolu’’ oynayan bir takımın 125 sayı yediği bir maçı kazanması iyi haber midir?..

Karşılaşmanın diğer tarafını, Hidayet’in eski takımı Orlando’yu incelersek, ilk beşin en önemli oyuncularından Carter ve Lewis oyunda yokken, bu oyuncuların oyunda olduğu durumlar için hazırlanmış oyunu oynayarak maçı domine eden, daha önemlisi Hidayet’i ellerinde tutmak için bütçelerini aşmaya razı olmuş bir takım. Ayrıca son maç ve öncekiler incelendiğinde Hidayet’in takım içerisindeki rolünün de önemsizleştiğini görebiliyoruz. Özellikle Calderon’un pas dağıtırken Hidayet’i daha az tercih etmesi, daha az top kullanmasına neden oluyor. Son transferler ile istediği sistemi oturtan Orlando ile yola devam etmesi durumunda, Hidayet sadece şampiyonluk yaşamaktan öte, o şampiyonlukta pay sahibi olabilirdi.