![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEia7vM48fivc9FtWux0K7JEAnSN4mAw0eX8KktyiQBUuxRRp07zwNLmvSmMF9WZZqS9B0j5yA1ULIIePjjSkk88nbv_SngJDDgS0tAP4pqi-O6VxFDsvTijOXnHaYVER60XEDSt8-clId1Z/s320/fatih_terim_haber.jpg)
10 Ekim 2009 tarihli, Belçika ile oynanan Dünya Kupası grup maçı sonrasında Fatih Terim'in kendi ağzından Milli Takım teknik direktörlüğünü bırakacağına dair konuşmasını dinledik. Haliyle üzgün ve hayalkırıklığına uğramış bir Fatih Terim gördük. Temennisinin grubun son maçı olan Ermenistan maçında galibiyet kazanmak ve görevini yerine getirmiş olarak ayrılmak olduğunu dile getirdi. Bununla birlikte Ermenistan maçı ardından gerekli ve önemli açıklamalar yapacağını da belirtti. Ne anlatacağı ve açıklayacağı merak konusu...
Herşeye rağmen ülkenin tartışmasız en başarılı teknik adamı Fatih Terim'dir. Bu reddilmesi güç bir gerçektir. Çünkü futbol adamlığı kariyerinde elde ettiği başarıların ülkemizde başka bir alternatifi yoktur. Terim dışında, onun başarılarını en azından tekrarlayabilecek ufku, gücü, başarısı, hırsı olan başka bir kişi henüz çıkmamıştır. Zaten sorun da budur. Yani "iyi teknik direktör" statüsünde futbol adamı yetiştirememek...
Futbol anlayışını, tarzını, kişiliğini beğenmeyen büyük bir kitle olduğu gibi rakamlar ve ulaştığı başarılar da ortada. Gerçekleri sürekli göz ardı ediyoruz ve daha sonra başımız sıkışıp sürekli aynı kapıyı çalmak zorunda kalınca şikayet ediyoruz.
İşte bu kıt teknik adam sorununun sonucu olarak olarak sürekli karşımıza çıkan Fatih Terim ise bize yine kendisini hatırlatmak ihtiyacını duyarak malesef doğru yapmıyor. İstifasını açıkladığı o basın toplantısında gözleri hafifçe dolmuş, bu üzgün teknik adam, ülke futbol takımının her başarısının altında kendi imzasının olduğunu bir kez daha vurgulamaktan geri kalmıyor. Böyle yaparak aslında demin bahsettiğimiz sorun üzerinden şunu demek istiyor:
"Bir gün siz tilkiler, kürkçü dükkanına geri döneceksiniz."
Aslında mahkumiyetimizi yüzümüze vuruyor; senelerdir aynı kişilerin isimleri, değişmeli olarak futbol sektöründe yer alıyor. Başarısız olmuş, onca ağır eleştirilerle gönderilmiş teknik direktörler, spor adamları, yöneticiler vs bir bakıyoruz ki üç beş sene sonra büyük umutlarla tekrar takımın başına geçirilmiş yada o takımda bir şekilde yer bulmuşlar. Eh tabi kısır arzın olduğu böylesi bir ortamda daha evvel sivrilmiş bir kaç isim de çalıştırdıkları takım sayısı, attıkları gol vs ile çoğu zaman hiç haketmedikleri halde vazgeçilmez ve güvenilir oluvermişler.
Hal böyleyken Fatih Terim'i suçlamak yanlış, sistemi sorgulamak doğru olandır. Günlük siyasi, tilkice çözümler yerine orta ve uzun vadeli çözümler üretmek için karınca gibi çalışmak, didinmek gerektiği gerçeği vardır. Futbolla yatıp kalkan memleketten yeterli futbolcu ve teknik adam çıkaramamaktır sorun. Koltuk sevdalılarının, risk almamak için pompaladıkları ağrı kesiciler ile başarıyı kartelleştirmeleridir. Kapalı kapılar ardında dönen gizli kapaklı işlerden haberdar olmamaktır. Oldurulmamaktır. Sahip olduğumuz bir zevkin tadının tuzunun kaçmasıdır son olarak.
Şimdi milli takımın başına kimin geleceğinin ne anlamı var? Yine bir ağrı kesici aranacaksa hiç yok. Çünkü şimdi olmazsa gelecekte çok başımız ağrıyacak bu açık.
Herşeye rağmen ülkenin tartışmasız en başarılı teknik adamı Fatih Terim'dir. Bu reddilmesi güç bir gerçektir. Çünkü futbol adamlığı kariyerinde elde ettiği başarıların ülkemizde başka bir alternatifi yoktur. Terim dışında, onun başarılarını en azından tekrarlayabilecek ufku, gücü, başarısı, hırsı olan başka bir kişi henüz çıkmamıştır. Zaten sorun da budur. Yani "iyi teknik direktör" statüsünde futbol adamı yetiştirememek...
Futbol anlayışını, tarzını, kişiliğini beğenmeyen büyük bir kitle olduğu gibi rakamlar ve ulaştığı başarılar da ortada. Gerçekleri sürekli göz ardı ediyoruz ve daha sonra başımız sıkışıp sürekli aynı kapıyı çalmak zorunda kalınca şikayet ediyoruz.
İşte bu kıt teknik adam sorununun sonucu olarak olarak sürekli karşımıza çıkan Fatih Terim ise bize yine kendisini hatırlatmak ihtiyacını duyarak malesef doğru yapmıyor. İstifasını açıkladığı o basın toplantısında gözleri hafifçe dolmuş, bu üzgün teknik adam, ülke futbol takımının her başarısının altında kendi imzasının olduğunu bir kez daha vurgulamaktan geri kalmıyor. Böyle yaparak aslında demin bahsettiğimiz sorun üzerinden şunu demek istiyor:
"Bir gün siz tilkiler, kürkçü dükkanına geri döneceksiniz."
Aslında mahkumiyetimizi yüzümüze vuruyor; senelerdir aynı kişilerin isimleri, değişmeli olarak futbol sektöründe yer alıyor. Başarısız olmuş, onca ağır eleştirilerle gönderilmiş teknik direktörler, spor adamları, yöneticiler vs bir bakıyoruz ki üç beş sene sonra büyük umutlarla tekrar takımın başına geçirilmiş yada o takımda bir şekilde yer bulmuşlar. Eh tabi kısır arzın olduğu böylesi bir ortamda daha evvel sivrilmiş bir kaç isim de çalıştırdıkları takım sayısı, attıkları gol vs ile çoğu zaman hiç haketmedikleri halde vazgeçilmez ve güvenilir oluvermişler.
Hal böyleyken Fatih Terim'i suçlamak yanlış, sistemi sorgulamak doğru olandır. Günlük siyasi, tilkice çözümler yerine orta ve uzun vadeli çözümler üretmek için karınca gibi çalışmak, didinmek gerektiği gerçeği vardır. Futbolla yatıp kalkan memleketten yeterli futbolcu ve teknik adam çıkaramamaktır sorun. Koltuk sevdalılarının, risk almamak için pompaladıkları ağrı kesiciler ile başarıyı kartelleştirmeleridir. Kapalı kapılar ardında dönen gizli kapaklı işlerden haberdar olmamaktır. Oldurulmamaktır. Sahip olduğumuz bir zevkin tadının tuzunun kaçmasıdır son olarak.
Şimdi milli takımın başına kimin geleceğinin ne anlamı var? Yine bir ağrı kesici aranacaksa hiç yok. Çünkü şimdi olmazsa gelecekte çok başımız ağrıyacak bu açık.
0 yorum:
Yorum Gönder